06102023Cts
Last updateCu, 12 May 2023 8pm

CNNTURK Röportajı

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil

Yunus Şalış bu ülkede F tipi cezaevine giren ilk mahkûm. 17 yaşındayken yasadışı örgüte üye olmak suçundan 4 sene tutuklu kalmış. Çocuk aklıyla girdiği cezaevinden farklı biri olarak çıkmış…Bu ülkenin her yerinde farklı hikâyeler, farklı acılar var. Ha mutluluklar yok mu? Evet, var ama bunca acının yanında mutluluktan bahsetmek bizim için utanılacak bir şey yapmış olmak demek. Yunus Şalış’ın hikâyesi de acıyı anlatıyor.

Kan davasıyla başlayan kaçma hikâyeleri, Yunus’un 17 yaşında cezaevi ile tanışması… Yunus Salış şimdilerde amatör olarak şiirle, profesyonel olarak ekonomiyle ilgileniyor…

Yunus Şalış kimdir?

1981 yılında, İstanbul Bahçelievler’de doğdum. Beş erkek çocuklu bir ailenin ortancasıyım. Vakti zamanında Siirt’ten kan davası için göçmüş geniş bir ailenin ferdi olarak doğdum. Bütün hayatım Bahçelievler'de geçti. Yani bir bütün İstanbullu sayıyorum kendimi. İstanbul Kürdüyüm ben.

Hapise giriş sürecinden o süreçte yaşanan olaylardan bahseder misiniz?


En sevdiğim renkti gök mavisi- Radikal Röportaj

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil

En sevdiğim renkti gök mavisi

Yunus Şalış 'F tipi'nin ilk kurdelesini kesenlerden. O, 17'sinde tanıştığı cezaevini anlatırken ben mavi gömleğimi kapatıyordum hırkamla, çocukları göğün renginden soğutanların utancıyla...
Haber: BERRİN KARAKAŞ 

 Pozantı Cezaevi’ndeki tutuklu çocukları iki harf bir noktadan ibaret kılıp tartışmaya devam ederken, “Anne yemeği girmeyen yere tecavüzcüler nasıl giriyor?” diye soruyordu Yunus Şalış Radikal’e gönderdiği yazısında. Ara sıraekonomi yazsa da, ilk defa böyle bir yazı yazmıştı. Çünkü “Bir yerden sonra patlıyordu insan”. Çünkü “Sustuğun zamansuçun ortağı gibi hissediyordun”. Çünkü ve de en önemlisi, “Tanıdık bir yaraydı”. Ve artık “Demokratikleştiğini iddia eden, geçmişiyle yüzleşmeye çalışan, 90’lara daha nazaran hassas Türkiye ’de cezaevleri, Guantanamo’yu aratmıyordu”. 

1999’da Abdullah Öcalan tutuklanıp Türkiye’ye getirildiğinde sokağa çıkan binlercesinden biri olarak 17 yaşında, lise son sınıfta artık Y.Ş.’ydi Yunus. Devletin ilk F tipi tecrübesini test edeceklerden biri olarak, Kartal F Tipi’ndeydi. Ailesi 60’lı yıllarda Siirt’ten İstanbul ’a göç etmiş, Yunus İstanbul’da doğmuş, evini Kürt bir aileye sattığı için mahallelinin ev sahibine küstüğü, Türk çocuklarıyla Kürt çocuklarının ayrıldığı Bahçelievler Basın Sitesi’nde büyümüştü. Aynı sitenin insanları zamanla, aileyi tanıdıktan sonra cezaevine giren çocukları için ziyarete gelse de, taşınmalarına rağmen seneler sonra hâlâ görüşüyor olsalar da, Yunus’un hapsedilmiş 3 yıl 7 aylık çocukluğunun, gençliğinin sebeplerindendi bu ayrılık gayrılık, bu tepki. O yüzden Yunus diyor ki: “Önce tanıyalım birbirimizi”. 

Eyüp Can Radikal Gazetesi

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil

Dokunmayın o çocukların yarasına

Buyurun, empati gerçekliği duvarını yıkmak neden çok zormuş Yunus Salış'tan dinleyin...

Yunus Salış uluslararası ticaret uzmanı. 
Daha doğrusu biz onu öyle biliyorduk... 
Meğer ‘taş atan çocuklar’ kafilesinin ilk mağdurlarındanmış. 
Radikal Yorum sayfalarına zaman zaman ekonomi yazılarıyla konuk oluyordu. 
Biz de onu bu yönüyle tanıyorduk. Önceki gün Pozantı Cezaevi’nde ‘taş atan çocukların’ başına gelenlerden dolayı çok farklı bir yazı gönderdi. 
Daha ilk satırdan okurken içim titredi... 

HiÇ'in totolojisi

İnsan yaşamı boyunca hep bir şey olma telaşında hareket eder. İstisnasız hepimiz öyleyizdir. Daha konuşmayı yeni öğrendiği dönemden başlayarak, hep bir şey olmaya alıştırılır insan. O büyüdüğünde ne olacaksın sorusundan ötürü, her insan, bir yönlendirme içinde cevap aradığının farkına bile varmadan, anlamsız bir meşguliyete tutulur. Ancak ne olması gerektiğini bilemez. Çünkü varoluşu sıfırıdır onun. Her şeye eşit uzaklıkta yol alırken, bazen herhangi bir şey oluverdiği zaman, bazen bir şeyin radikal savunuculuğunu yaparken, anlar ki (umarım anlar), diğer her şeyinde kendi içinde güzel yanları vardır ve bu güzel yanlar anlamsız bir deryada anlam yaratmaya yetmeyecek kadar azdır. Kendiyle başlayan ilk çelişkilerinden sonra ya bambaşka bir şey oluverir ya da anlar ki, aslında o koca bir hiçtir ve yaşamdaki bütün çabası bir hiç olmak içindir. Her şey, o bütün çabalar ve bütün parçalanmalar hiç olmak içindir. 

Hiç olmak ve onun basit bir totoloji olduğunu anlamak zordur muhakkak. Bir totoloji için bu kadar uğraşmak hiç olmayı anlamlı yapan şey olsa gerek. Bir kere insanlık kadar eski bir tarihe sahip olmalı hiç olan kişi ve tek tek bütün düşünceleri bilmeli ki, neden o olmadığını veya olamayacağını, bir sistem etrafından düşünmenin neden insanın doğasına aykırı olduğunu bilebilsin. İşte en zor şeydir hiç, öbürlerinden bir tane bile olsa daha fazla sisteme karşısınızdır hiç olduğunuz için. Çünkü öz olarak sizi diğerlerinden ayıran, diğerlerinden bir tane daha fazla öteki OLMAMANIZDIR. Bu yüzden zordur hiçin totolojisi, ama adı üstünde basit bir totolojidir hiç. 
 
Bir kere anlaşılmaya görsün, artık koca bir hiç oluverirsiniz ama kimseye anlatamazsınız; neden hiç olmalıdır insan. Bir kere hiçin propagandası olmaz, bir iç aydınlanmadır hiç. bireyde başlar, onda yeşerir ve bir başka bireye bulaşır. Bireylere hiç olmak için değil, olduğu şeyin yanlış olduğunu anlatabilmek için seslenir. Doğallığında topluluklara ulu sesleniş konuşmalarına yer yoktur hiç olan insanın yaşamında. o kulaktan kulağa yayılır. Tekildir, toplulukları ifade etmez hiçlik. Bir şey olanlar, neden başka bir şey olmamalı insan, onu anlatırken etrafındakilere; siz, onun neden yanlışta olduğunu anlatırsınız sadece o kişiye. Ve her neyse karşınızdaki, ona karşı çıkarsınız an itibariyle. Çünkü herkesin en sonunda hiç olduğu bu yolda, bütün her şeyin yanlışını algılamanız gerekir ve her yanlış düşünce sistemini algıladıktan sonra daha da hiç oluverirsiniz. İşte hiç olanı kovarlar dokuz köyden böylece. Ne var ki, farkında bile olmadan hiçin totolojisini yapar her insan her yerde. İnsan gerçekten her ideolojik ya da teolojik akımın anlattığından sadece bir tane daha fazla bir şey OLMAMALIDIR. Her farklı teori hiçe çıkar karşıtları itibariyle. Çünkü her düşünce sistemi, bütün diğerlerinin reddi üzerine kurulur, mutlak doğru kendisiymişçesine! Hâlbuki öbürlerine yar olmayan gerçek ya da hakikat, ona da asla yar olmaması gerekir ve öylede olur. İnsan bütün yaşamı boyunca ocu ya da bucu olmamak için yaşar. Ocu ya da bucu olmayanlar ancak dünyayı tertemiz ve berrak görürler. İşte hiç olabilmek, kendi güruhumuz hariçken olduğumuz şey olduğu için ve kendi güruhumuza da iğneyi batırabilmemizi gerektirdiği için zor olan bir şeydir bir şey olana. Ve bunca şey, basit bir doğrudan ibaret olan bunca şey herkesin bildiği diğer basit doğrulardan geçtiği için bir totolojiye ihtiyaç duyar ve bu yüzden insanlar her şey olduktan sonra ancak hiç olurlar.
 
Bingo sites http://gbetting.co.uk/bingo with sign up bonuses