03222023Çrş
Last updatePrş, 16 Mar 2023 8pm

Ekonomik kriz nedir? Yeni bir kriz teorisi üzerine giriş

Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin

Başlarken

İktisat bilimi hala tam netliğe ulaşmış bir bilim türü değildir. Kavramsal anlamda birçok konu henüz net  cevaplara sahip değildir. Her ne kadar işin başlangıç noktasını Aristo’ya kadar götürebilsek de asıl başlangıç noktası Adam Smith ve gerçek başlangıcı David Ricardo’dur. Marks, Ricardiyen iktisadı alıp işçi sınıfı lehine yorumlamış ve aslında bir çok anlamda modernize etmiştir. Marksist iktisat ise Gramsci’nin yakın arkadaşı Pierro Sraffa tarafından geliştirilen "sabit mal" teorisiyle gerçek bir ispata kavuşmuştur. Elbette benimde bu makalelerde izleyeceğim yol Ricardo, Marks ve Sraffa’nın kesiştiği yoldur. Emek değer teorisinin, yani bir malın değerinin içerdiği emek miktarıyla alakalı olduğu tezini işleyen tezi doğru yol olarak peşinen kabul ettiğimin diğer tüm liberal önermelerin başlangıç noktasından başlayarak yanlış bir yolda ilerlediğini iddia ettiğimi bu yüzden klasik önermelerin bilinçaltıyla bu makaleyi okumanın anlama önünde büyük bir engel teşkil ettiğini söylemem gerekir.

Ekonomik kriz nedir? Yeni bir kriz teorisi üzerine giriş (2)

Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin

İlk bölümü okumayanar için link; Ekomik kriz nedir? Yeni bir kriz teorisi üzerine giriş

İster servetin, ister zenginliğin isterse de sermayenin dahilinde olsun her şey emeğin ürünüdür. Alınıp satılan her şey bir yerde bir insan yaşamından bir vakti çalarken diğer taraftan bir başka insanın yaşamsal faaliyetlerini kolaylaştırır. Bu yönüyle girdi kısmı emekken, çıktı kısmı emeğin tasarrufu olacaktır. Yani üretime katılan her birim emek çıktısını bizler meta olarak görür ve kavrarız ama bilginin bu kavranışı nesnelliği alışmış düşünce biçimimizden kaynaklanır. Metayı sadece bir meta olarak ele almak ile maddeci kavrayışın birbiriyle kopmaz bir bağı vardır. Hakikatin maddi unsurlarla çevrili olduğuna olan inanç burada da yakamıza yapışır.

Meta oluş biçimiyle nasıl ki bir emek kitlesine denk geliyorsa, tüketilmesiyle de bu emek kitlesini açığa çıkarmak zorundadır. Ancak bir emek kitlesi üreten emeğin elinden çıktığı an tüketicisini aramaya başlar doğal olarak içerdiği emek zaman kitlesi açığa çıkardığı emek zaman kitlesiyle farklıdır. Metayı üreten emeğin değeri ancak metayı tüketen emek açığa çıktığında belli olur. Aslında emeğin her türü hemen hemen aynı şeydir. Yani ortalama verimliliğe sahip her emek ortalama olarak aynı şeyi üretir. Ne var ki her yeni emek alanı ister istemez ortalama emek verimliliğinden daha fazlasını ifade edecektir. Çünkü tasarruf ettirdiği emek miktarı her zaman harcanan emek miktarından fazla olmak zorundadır doğal olarak bir emek türünün ilk kez açığa çıktığı an o emek türünün en değerli olduğu andır. Çünkü diğer emek türlerinin üzerinde bir verimlilik göstermelidir aksi durumda eski olan, bilindik olan terk edilmeyecektir.

Ekonomik kriz nedir? Arz ve talebin açmazı

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil

Arz ve talep yasalarıyla düşünmeye alışmış özne için bu yasalar kutsal yasalarmış gibi kabul edilir. Onun ötesine bakmaya çalışmak tanrıyı kimin yarattığını sormaktan bile daha abestir. Ancak yasanın kendisinde derin bir sorun vardır. Fiyatı ne belirliyor sorusuna, eli bir şekliyle paraya deymiş hemen hemen herkes arz ve talep diye cevap verecektir. Peki arz ve talep fiyatı belirliyorsa arz ve talebi ne belirliyor? Çok ilginç bir şekilde onu da belirleyen şey fiyat oluyor. Öyle bir yasa ki kendine etki edecek bütün ortamı belirliyor! Bu bir paradoks değil mi? Kendi kaderini belirleyecek şeyin kaderini belirlemek kendi kaderini de belirlemek olmuyor mu? Teolojideki tanrının vasıflarından biri olan kendi kendini var etmek, arz ve talep yasalarında da var. Bir şeyin, var olduğu nesnel koşullarını belirlemesi, modern bilimin yerle bir edilmesi demektir. Aynı zamanda bu durum teolojik düşüncenin bilimselliğin içine ne denli yer ettiğini göstermesi bakımından da tarih kitaplarında yer alması gereken bir durumdur. 

Ekonomik kriz nedir? Zenginlik ve servetin ayrımı

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil

Zenginlik servetin tüketilmesiyle açığa çıkar. Bir toplumun yılda ne kadar servet ürettiği önemli olsa bile asıl önemli olan bu toplumun ne kadarlık bir servet tükettiğidir. Yani tüketimiyle birlikte ne kadarlık bir zenginlik ürettiğidir. Sürekli üretip tüketmeyen bir toplum zengin bir toplum değildir. Tüketimin örgütlenmesinde mühim olan toplumsal önceliklerin belirlenmesidir. Örneğin kendi kendine ancak yeten bir toplumun alt yapıya yatırım yapmasını beklemek akıllıca değildir. Doğal olarak isteklerin ve ihtiyaçların belirgin bir önceliği vardır. Ekonominin temeli de buna dayanır. Maslow’un piramidi bunun en belirgin hikayesini sunar bize ancak yine de yeterli değildir.

Eğer ki iktisadi yaşamın temel itkisi ihtiyaçlarımızsa, neden bütün canlılarda ortak olan beslenme, korunma ve cinsellik dürtüsü sadece insanda bir iktisadi yaşama sebep veriyor? Bu soruyu cevaplamadan bu iddiayı ortaya atamayız.

İnsanda iktisadi itki aslında ihtiyaçlardan değil isteklerden kaynaklanır. İhtiyaçlar ve istekler iktisat bilimi tarafından hala net bir tanıma kavuşmuş değildir. Aslında bu tanımı piyasa kitabında nihai bir sonuca ulaştırdığım kanısındayım. İhtiyaçlarımız bir şekliyle yaşam süremizi uzatan şeylerdir. Yani ihtiyaçlarımızı karşılamadığımız zaman kaçınılmaz olana yaklaşırız. Ama isteklerimiz öyle değildir. İstekler karşılanmadığı zaman ölüme sebep olmaz.

Ekonomik kriz nedir? Aynı nicelikteki her emek aynı şeydir.

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil

Ekonomik sistemler neden kriz üretirler?

1.bölüm: Aynı nicelikteki her emek hemen hemen aynı şeydir. 

Ekonomik kriz sadece kapitalizme özgü bir durum değildir. Her sistem bir ekonomiyi örgütler bu yüzden sistem demek ekonomi demektir, çünkü sistem demek kimin neyi ne kadar üreteceğini ve kimin neyden ne kadar alacığını örgütlemiş yapı demektir. Bu yüzden Ekonomik kriz günümüze kadar ki her sistemin ve hatta reel sosyalizmin bile sonunu getiren tek gerçektir. Her sistem kriz üretir ama Marks’ın dediği gibi her ekonomik kriz aynı zamanda bir ideolojik krizdir. Çünkü öznenin ekonomiyi kavrayışı şekli ideolojidir. 

Açık konuşmak gerekirse hala krizlerin nedeni hakkında elle tutulur bir açıklamaya sahip değiliz. Marks’ın sermaye birikimi tezi dışında bir önermenin olduğunu söylememiz mümkün değil ki sermaye birikimi teorisi bile aslında tam bir izahata sahip değildir.

Why do economic systems produce crises?

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil

Economic science is surrounded by neo-classical theory. It is clear that neoclassical understanding is the biggest cause of the modern world economy and the recent crisis that has been going on since 2008.  Naturally, criticizing today's economic understanding is also criticizing neo-classics. This old thought that fills its time does not contain the slightest side worth criticizing and is responsible for our current situation but still, through the criticism of neoclassical economics, putting forward the theory of Labor-value will prevent us from making it a correct science. Because neo-classical understanding has turned the science of economics into mathematical tricks and emptied its content.

The fact that we are still chasing supply and demand when we have a treasure like labor-Value Theory will be a lesson that will be taught throughout human history Labor value theory offers us a complete equation that puts economics on the most accurate plane. Despite this, the importance of Labor value theory is still not understood. The counter-thesis presents a fundamental point of contention; why do price and value differ? To say that what determines the value of a good is the amount of labor in it, to say that the basic element of value is labor; it also requires the ability to explain why the price of the goods and the amount of labor it contains are different by taking Labor into the center. Ricardo's and Marx ' contributions on this issue are enormous. Marx made such a deep look that he first saw the essence, and then examined the reasons for this essence. But he still couldn't explain why the price differed from the value. Even if Sraffa created a difficult ground on this issue with the thesis of “fixed goods”, he was not able to make a full explanation. Although Labor Value Theory has a much stronger tradition than other economic theories, its value is not fully understood even by schools that claim to be the successor to this tradition. It is impossible to understand the labor-value theory without understanding what development is, so we need to go to the source of the work. What makes a commodity value is the amount of labor it contains. labor theory is one of the topics that Adam Smith and David Ricardo agree on.  

Ekonomik sistemler neden kriz üretirler ?

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil

ÖZET

Mübadele iki eşit emek zaman kitlesinin birbiriyle değiştirilmesidir. Ancak mübadelenin olabilmesi için bir negatif emek zaman kitlesinin açığa çıkması gerekir. Bu negatif emek zaman kitlesi sayesinde fiyat belirlenir. Ricardo’nun aksine ticaretin sadece bir kazananı olur ve bu kazanan tarafta emtia mal olarak birikir. Fiyat ile değer arasındaki bu fark emtia olarak tek elde biriktiği zaman ekonomik sistemler krize girer. Ve üretim yavaş yavaş çökmeye başlar. Bu makalede emek değer teorisini merkeze alarak fiyatın nasıl oluştuğunu ve fiyat ile değer arasındaki farkın krizleri nasıl tetiklediğini ispatlayacağız. 

Anahtar kelimeler: emek-değer, kriz, negatif emek zaman, emek zaman, kâr, artı değer. 

ABSTRACT 

Exchange takes place between two equal masses of labor time. But for exchange to take place, a negative mass of labor time must emerge. Because the price is determined by the negative mass of labor time. Contrary to what Ricardo said, trade only has one winner. On this winning side, capital accumulates as commodities. When this difference between price and value accumulates as a commodity in one hand, economic systems enter into crisis. And production slowly begins to collapse. In this article, we will prove how price is formed by focusing the labor theory of value and how the difference between price and value triggers crises. 

Key Works: labor-value, crisis, negative labor time, labor time, profit, surplus value.

Yeni bir dünya için marjinal zırvayı tarihin çöp sepetine atmak (2)

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil

İktisat bilimi neo-klasik teori tarafından kuşatılmış durumdadır. Açık ki modern dünya ekonomisinin ve 2008 yılından bugüne kadar devam eden son buhranın en büyük nedeni neo-klasik kavrayıştır. Doğal olarak bugünkü iktisadi kavrayışı eleştirmek neo-klasikleri eleştirmektir. Miladını doldurmuş, küflenmiş bu düşünce, eleştirmeye değer en ufak bir yan içermediği gibi bugünkü halimizin de tek müsebbibidir. Ancak yine de neo-klasik iktisat eleştirisi üzerinden emek değer teorisini ortaya koymak doğru bir bilim yapmamızı engelleyecektir. Çünkü neo-klasik kavrayış iktisat bilimini matematiksel hilelere çevirmiş ve içeriğini boşaltmıştır. Elimizde emek-değer teorisi gibi bir hazine varken, hala arz ve talebin, marjinalizmin peşinden koşuyor olmamız insanlık tarihi boyunca öğretilecek bir ders olacaktır.

Yeni bir dünya için ARZ ve TALEBi tarihin çöp sepetine atmak (1)

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil

İktisadi anlamda değerin ne olduğunu ifade eden iki ana gelenek söz konusudur. Bunların ilki emek değer teorisi Ricardiyen iktisadi görüşken diğeri klasikler faydacılar olarak anabileceğimiz iktisadi görüştür. Mevcut iktisadi hayat faydacı görüş ya da neo-klasik algı tarafından kuşatılmış durumdadır. Yani iyisiyle kötüsüyle küresel ekonominin geldiği yerin sorumlusu bu neo-klasik kafadır. Ürünü ortada olan bir görüşü çok fazla ele almaya gerekte yok açıkçası. Bizim için değerli olanın emek-değer teorisi olduğu açıktır.

Ricardiyen iktisat ve Marksist iktisat aslında birçok yönüyle birbirinin devamcısı gibidir. Ne var ki Marksizm emeğin tek gerçek olmasından dolayı her şeyin emeğin olması gerektiğini, sermayenin sürekli anlamda emeği sömürdüğünü ifade eder. Ricardo ise buna çok daha farklı bakar. Sermayenin kar etmek içi üretimi organize ettiği bu yüzden karın sermayenin hakkı olduğunu söyler. Ama yine de Ricardo birçok anlamda çağının çok ilerisinde biridir.

İki Kapital, iki Marks, iki Marksizm 1

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil

Bu yazı dizisi biraz kapsamlı bir yazı dizisi olacak. Aldığım notların hepsini toplayıp yazmak gerçekten çok vakit alıyor. Özellikle kapitalin iki çevirisini karşılaştırmak okuyucuda taktir eder ki aynı zamanda bir kapital okuma dersine döneceği için zor ve meşakkatli bir iştir. Bu işi kapital okuma dersine çevirmeden sadece daha önce okumuş ve bir fikre sahip olmuş okuyucu için bir yazı dizisi oluşturmak istedim.

Açıkçası bu yazı dizisini İnternet sitesinde "kendime yazılar" diye bölüm altında paylaşacaktım ama ekonomi yazıları altında toparladığım yazılarla paralerlik sergilediği için burada tartışmak daha doğru geldi. Ben bu yazıları klasik okuyucu için değil, sadece iktisat bilimine meraklı ve Marksizmi iktisadi açıdan ele almak isteyen okuyucular için kapital okurken dikkat edilmesi gereken yerler olarak ele alıyorum.

Şimdi panik yapabilirsiniz Bölüm 2; Kapitalizmin ardı Sosyalizm mi?

Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin

Geçen yazıda (Bölüm 1; kapitalizm öldü) kapitalizmin ve sosyalizmin güçlü ve güçsüz yanlarını anlatmıştım. Stabil bir toplumda sosyalizmin, dinamik bir toplumda kapitalizmin daha iyi sonuç verdiğinin altını çizmiştim. Ve sosyalizmin totaliter bir rejim olmasından değil iktisadi olarak başarısız olmasından yıkıldığını söylemiştim.

Bu yazdıklarım sosyalizme saldırı diye yorumlayan da oldu objektif bulanlarda. Bu yüzden bir şeyin altını çizeyim tekrardan ve bilmeyenlerde mevzuya nasıl baktığımı anlasın; Sovyet deneyimi bence insanlık tarihinin en önemli olayıdır. Asıl saldırı sosyalizmin diktatörlük olduğunu söylemektir. Demokrasi çok mu lazım bir şey? Sovyet demokrasisi, tam demokrasinin enfes örneklerinden biridir. Sovyet demek danışma kurulu demektir. Sovyetlerin temsilcilerini Sovyet üyeleri seçer, onlar üst kurulun üyelerini seçer ve en son yüksek Sovyet üyeleri seçilir. Bu insanlık tarihinde eşine az rastlanır bir demokrasi örneğidir. Üretimin içinde olan herkes söz sahibidir. Sovyetler birliği bu manada öyle sosyolojik çözümleme yapanların hepsinden en az 100 yıl ileri bir düzeyi temsil eder. Bunun partinin denetimine girmesi Stalin döneminde özellikle de faşist Almanya ile savaş halinde gerçekleşmiştir. Ne var ki normale dönüş çabası Kruşçev popülizmine feda edilmiştir.

Şimdi panik yapabilirsiniz! 1.Bölüm: Kapitalizm öldü.

Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin

Her ekonomik kriz bir ideolojik krizdir. Hem ekonomik ve hem de ekolojik bir kriz çok daha fazlasıdır.

Kapitalizm tam kapasite halinde hareket etmeye programlıdır. Yıkıcı etkilerini bir an için görmezden gelirsek kapitalizmin motor güçleri oldukça etkileyicidir.

Bütün insanları bir ülkü etrafında örgütleyebilen, işbirliği sağlatan, yüksek verimlilikle çalışmalarını sağlayan çok az sistem olmuştur. Kapitalizm tam olarak böyle bir sistemdir.

Kim ne derse desin, istediğimiz kadar eleştirelim kapitalizm şimdiye kadar kurulmuş en yüksek verimli sistemdir. Yerine kurulacak sistem ilhamını kapitalizmden almadığı sürece başarı şansı olmayacaktır. Kapitalizmin kendi sonunu getiren bir yapıya sahip olduğu tezi kesinlikle doğru bir tezdir, kapitalizmde yıkım kaçınılmazdır. Bütün bu olumsuz yönlerine rağmen üretim söz konusu olduğunda kapitalizm doğal bir sistemdir. Kapitalizmdeki problem paylaşım problemidir. Tıpkı insan vücudunun evrimi gibi merhale merhale gelişmiştir. Yüksek bir verim elde etmiş ve insanlığın bugünkü düzeye ulaşmasını sağlamıştır. Bir yüz yıl önce sıradan insanların araba sahibi olması imkansız gibi görünürken, bugün bir çok insanın kişisel uçan araçlara sahip olduğunu görebiliyoruz. Toplumsal servet muazzam bir şekilde büyümüştür. Ve buna paraler olmasa bile zenginliğinde muazzam ölçülerde genişlediğini gözlemlemek mümkün.

Ekonomi bilimi için 6 düstür

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil

Wallerstein'in ekonomi tarihi ve ekonomi bilimi için önerdiği altı dustürü şununla başlar

- Ekonomiyi ortadan kaldırmalıyız!

- Ceterisparibus hükmüne son vermeliyiz!

- Tarih teoridir. Ya da muhtemelen geçerli olabilecek tek ekonomik teori, ekonomi tarihinin bir teorisidir.

Ekonomi bilimini ele alırken altı gerçek dustür ile yol alacağız: Analiz birimini belirle ve gerekçelendi, Çevrimler ve eğilimleri birbirinden ayır, Tarihsel sistemin özgül bir tipinin özgül yapılarına içkin olan çelişkileri tanımla ve belirle, Konjonktürdeki bir değişim ile tarihsel bir geçişi dikkatli bir biçimde ayırt edin, Kuramsallaştırın anın temelini oluşturan kronozofiyi belirle ve gerekçelendir, Politik ve toplumsal olgulardan ayırt edilebilir, farklı ekonomik olgular yoktur: Bütün dikişsiz bir yumaktır.

Sunuş

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil

Bu kitap sadece Marksizm’in bir eleştirisi değildir. Alışıldık ve bilinen bütün iktisat teorilerine bir meydan okumadır. ‘Herkesin yeteneği kadar verdiği herkesin yettiği kadar aldığı’ komünist şiara ulaşmanın yollarını, bir ara geçiş formu olarak sosyalizmin nasıl bir ekonomik biçimde olması gerektiğini inceler. Doğal olarak sosyalizmin ve reel sosyalizmin bir özeleştirisidir bu kitap. Ancak en nihayetinde varmak istediği yer “herkesin yeteneği kadar verdiği ve herkesin yettiği kadar aldığı” modern toplum ütopyasıdır.

Kapitalizmin işleyişi hakkında onlarca farklı teoriye rağmen hala net bir fikir edinebilmiş değiliz. Elbette ki sosyalist geleneğin bütün diğer teorilere nazaran çok daha iyi bir izahatı vardır. Sadece krizler düzenine sebep olan şeyin Marks sayesinde sermayenin birikiminden kaynaklandığını biliyoruz. Bunun dışında gerçek anlamda kapitalizmin nasıl işlediği, piyasa kurallarının ne olduğu konusunda hala büyük bir muğlaklık söz konusudur. Bu yüzden temelleri Karl Marks tarafından atılan, ekonomi politiğin sosyalist eleştirisinin devamı olma iddiasındadır bu kitap.

Pazarı yeniden kurmak

Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin

Başlık şaşırtmasın, komünist yaşama inanan birisiyim. Ancak komünizmin her şeyden daha çok kültür ile alakalı olduğuna inanıyorum. Bence ekonomik bir önermeden daha çok kültürel bir önermedir. İddiasının aksine, toplumsal kurumların yani üst yapının üretim ilişkilerini etkilemesiyle mümkün olabilir. Bir yağma ve talan sistemi kapitalizmde burjuva olma hayallerine kapılmış kitleler olduğu sürece bir şeylerin değişmesine inanmak çokta rasyonel değildir. İktidarın kendini örgütlemesi ekonomik olmaktan çok kültürel bir durumdur. Doğal olarak iktidarı ortadan kaldırmayı hedefleyen her ideoloji önce bedenlere sirayet eden iktidar parçacıklarından kurtulmak zorundadır. İşte bu yüzden komünist düşünce her şeyden çok kültürel bir devrime ihtiyaç duyar. 

Kapitalizm hakkındaki düşüncelerimizin toparlanması

Kullanıcı Oyu: 4 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin değil

  1. Kapitalizm kaynakların verimsiz kullanıldığı bir sistemdir. Servet sınırsız değildir. Servetin sınırı kullanım bilgisiyle çevrilidir. Zenginliğin sınırı emekle çevrilidir. Servetin zenginliğe dönüşmesi geleceğimizden çalar. Servet tüm nesillerin ürünüyken zenginlik anın ürünüdür. Servetin zenginliğe dönüşümünü örgütler kapitalizm.
  2. Kapitalist sistemin genel mantığı sermayenin yeniden üretimidir. Sermayenin yeniden üretimi demek, tüm üretilen malların tüketimini sağlayıp tekrardan üretimine geçmek demektir. Ürünlerin tüketimi kapitalizmde hayati önemdedir. Doğal olarak toplumsal yapıyı bir üretim ve tüketim anarşisine çevirmeyi kendine görev edinir. Bunu yapmayı başardığı zaman sermayenin yeniden üretimin sürecini hızlandırmaya çalışır. Yılda bir; para-üretilen eşya-para döngüsü olarak dönen sermayenin ayda bir dönen aynı miktar sermayeden tam 12 kat büyük olması gerekir. Doğal olarak sermayenin devir hızı kar-artık ürün üretimini hızlandırır. Bu yüzden gittikçe daha büyük bir üretim anarşisi kapitalist toplumlarda örgütlemek zorundadır sermaye.

Güdüsel İhtiyaçların Sonucu Olarak Beliren Malzeme Bilgisi

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil

İnsanın gelişim hikâyesini incelediğimizde karşımıza çok ilginç bir durum çıkar. İnsanın gelişiminin büyük bir bölümü dışsal itkiler sayesinde olmuştur. Yani onu gelişmeye mecbur bırakan şartlardan ötürü değişmiştir. İşte güdüler insanda üretime sebep veren hikâyenin diğer canlılarda da olduğu gibi başlangıcını oluşturur. Doğallığında güdülerin itekleyici etkisini anlayabilmemiz için önce onların ne gibi üretimsel faaliyetlere sebep verdiğini de anlamamız gerekir.

Güdüsel ihtiyaçlardan kastım karşılanmaması durumunda bedeni bir azap ya da çok kısa bir sürede varoluşun son bulması ile sonuçlanan ihtiyaçlardır. Yani güdüler imgede oluşan şekilde karşıladığımız ihtiyaçlara sebep olur da diyebiliriz. Bu yönüyle gayet açık ve net olarak beliren ihtiyaçlardır da aynı zamanda. Bu ihtiyaçlar insanın güdülerinden kaynağını alan ama kültürel olarak da dışsal şartlardan etkilenmiş ihtiyaçlardır. Önemli olan burada ihtiyacın niteliği ve giderilmediği halde oluşacak olası sonuçlardır. Bu yönüyle insanın varoluşundan kaynağını alan bir takım ihtiyaçları vardır. Yaşam ile ölüm arasındaki süreç içerisinde en önemli konu olarak varoluşun devamlılığını ve korunmasını görüyoruz. Bunun altında yatan sebeplerin ne olduğu konusu hakkında uzun uzadıya bir değerlendirme geliştireceğiz, bu sebepten bu ihtiyaçların nesnelerinin evrimiyle de ilgileneceğiz, güdülemin ne olduğu nasıl şekillendiği her insan gibi ilgimi çekse de, konumuzu dar tutarak gitme açısından uzun uzadıya değerlendirmekten kaçınacağım. Bu yönüyle iktisadi anlamda bir antropolojik verileri ve hatta yer yer biyolojik verileri de değerlendirmemize katmak zorundayız. Böylece daha sağlıklı bir çözümlemeye ulaşacağımız kanısındayım.

İktisadi Gelişimin Toplumsal Hikayesi

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil

Zenginliğin iki kategorisi insan ve nesne

Zenginlik para, eşya, toprak, beceri,  ün ya da herhangi bir şey için kullandığımız bir kavramdır. Daha geniş bir tanımla, zenginlik insanın nesneler ile olan anlama-anlamlandırma ilişkisidir, bir başka deyişle zenginlik, insanın malzeme bilgisini en verimli şekilde kullandığı nesnelerle sağladığı artı zamandır.

İnsanın nesne ile olan ilişkisinden doğan ve bu ilişkiden beslenen ilginç bir ekonomik kavramdır zenginlik. Bundan dolayı zenginliği ne olarak görürseniz birden bire o oluveren sihirli bir yapısı vardır. Altın derseniz zenginlik birden altın oluverir, toprak derseniz birden bire toprağa dönüşür. Zenginlik için şu nicelikte şu madde derseniz, o nicelikteki o kadar madde zenginlik olur. Zenginlik için bütün nesneler derseniz, bütün nesneler gözünüze zenginlikmiş gibi gelir. Zenginliği haz olarak ya da güdülerin tatmini olarak da görebilirsiniz, muhakkak bu da komple yanlış bir tanım olmayacaktır. Ama bu tanımların hepsi olduğu kadar zenginin, çok kısa bir süre içerisinde bu tanımların hiçbiri olmadığını da göreceksiniz. Çünkü zenginlik, maddi servetin tüm unsurlarını içine alan ama bunun dışında insan ilişkilerini de kapsayan çok daha büyük bir kümedir. Onun için maddi servetin tüm unsurları zenginliğin ancak alt kümeleridir.

İktisadı yeniden düşünmek

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil

Her sistem bir iktisadi fikrin üzerine kurulur. Üst yapı kurumlarının yani toplumsal ahlaktan tutalım da yasalara, din algısına kadar her şeyin temelde iktisadi bir yansıması vardır. Doğal olarak temel ve üst yapı bir bütündür. Temelde değişen bir durum olursa yani üretim ilişkilerinde bir farklılık başlarsa, üst yapıda yani toplumsallığın kurallarında da bir değişim gerçekleşir. Elbette üst yapıda olacak bir değişiminde üretim ilişkilerinde değişime sebep olması oldukça kuvvetli bir ihtimaldir. Marksist sosyolojinin en kuvvetli yanını bu tez oluşturur. Marks bu yüzden: 'yeldeğirmeni size feodal beyli toplumu verir, buharlı değirmen ise sınai kapitalistli toplumu' verir der felsefenin sefaleti isimli eserinde. Ancak bu konunun hala üzerinde tartışmaların yürütüldüğü bir konu olduğunu da unutmamak gerekir. Çünkü Weberyan sosyoloji ise Protestan ahlak kitabında tam tersi şekilde (aslında kapitalden üstün körü bir aşırmanın sonucunda) üst yapı kurumlarının, özellikle dinin, üretim ilişkilerinde belirleyici olacağını iddia etmiştir.

Ne var ki her iki durumda da iktisat, her sistem için en önemli kaynak olur. Her düşünce biçimi ya üretimin, ya paylaşımın ya da her ikisinin de nasıl olması gerektiği üzerine kurulur. Örneğin Marksizm'in üretim üzerine fikri devlet kapitalizmine dönmüştür Rusya da, bölüşüm ise kafa ve kol emeği üzerine yürütülen tartışmalara dönmüştür ve asla bir netliğe kavuşmamıştır. Diğer yandan 'kağıttan kaplan' kapitalist dünya, paylaşımı ve üretimi sistemin dokusunu bozmadan bireylerin insafına bırakmıştır. Sistemin dokusundan kastım kapitalizmin sonunu getirecek itirazları zor kullanarak bastırmasıdır. Bunun sonucunda Afrika kıtasının tamamın köleleştirilmesi, yerli uygarlıkların katledilmesi, doğal zenginlikler için milyonlarca insanın yerlerinden göç ettirilmesi, iki dünya savaşı ve milyonlarca insanın ölümüne sebep olan çalkantılı bir süreç başlamış ve hala da devam etmektedir. Uygarlık dediğimiz akıl yitimi yani devletli toplumların tamamında ana sorun üretimin nasıl yapılacağından çok, zenginliğin nasıl paylaşılacağı üzerine yürümüştür. Yani uygarlık denilen süreç bir bütün paylaşım savaşlarından oluşur. Bu paylaşım savaşlarında fakirlik (yani az pay almak) kadar zenginlikte (yani çok pay almakta) oldukça sancılı bir sürece sebep olmuştur. Sürekli duyduğumuz barbar göçleri, devletlerin kurulmasına sebep olduğu gibi uygarlıkların yıkılmasına da sebep olmuştur.

Bingo sites http://gbetting.co.uk/bingo with sign up bonuses