03222023Çrş
Last updatePrş, 16 Mar 2023 8pm

Ekonomik kriz nedir? Yeni bir kriz teorisi üzerine giriş (2)

Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

İlk bölümü okumayanar için link; Ekomik kriz nedir? Yeni bir kriz teorisi üzerine giriş

İster servetin, ister zenginliğin isterse de sermayenin dahilinde olsun her şey emeğin ürünüdür. Alınıp satılan her şey bir yerde bir insan yaşamından bir vakti çalarken diğer taraftan bir başka insanın yaşamsal faaliyetlerini kolaylaştırır. Bu yönüyle girdi kısmı emekken, çıktı kısmı emeğin tasarrufu olacaktır. Yani üretime katılan her birim emek çıktısını bizler meta olarak görür ve kavrarız ama bilginin bu kavranışı nesnelliği alışmış düşünce biçimimizden kaynaklanır. Metayı sadece bir meta olarak ele almak ile maddeci kavrayışın birbiriyle kopmaz bir bağı vardır. Hakikatin maddi unsurlarla çevrili olduğuna olan inanç burada da yakamıza yapışır.

Meta oluş biçimiyle nasıl ki bir emek kitlesine denk geliyorsa, tüketilmesiyle de bu emek kitlesini açığa çıkarmak zorundadır. Ancak bir emek kitlesi üreten emeğin elinden çıktığı an tüketicisini aramaya başlar doğal olarak içerdiği emek zaman kitlesi açığa çıkardığı emek zaman kitlesiyle farklıdır. Metayı üreten emeğin değeri ancak metayı tüketen emek açığa çıktığında belli olur. Aslında emeğin her türü hemen hemen aynı şeydir. Yani ortalama verimliliğe sahip her emek ortalama olarak aynı şeyi üretir. Ne var ki her yeni emek alanı ister istemez ortalama emek verimliliğinden daha fazlasını ifade edecektir. Çünkü tasarruf ettirdiği emek miktarı her zaman harcanan emek miktarından fazla olmak zorundadır doğal olarak bir emek türünün ilk kez açığa çıktığı an o emek türünün en değerli olduğu andır. Çünkü diğer emek türlerinin üzerinde bir verimlilik göstermelidir aksi durumda eski olan, bilindik olan terk edilmeyecektir.

Bunun ne önemi var?

Bugüne kadar iktisatçılar ile muhasebecilerin ekonomi bilimine yaklaşımı hep aynıydı. Çift taraflı muhasebe mantığı neyse bizim ekonomiyi ele alışımızda oydu. Doğal olarak bilim ile hesap uzmanlığı birbirine karışmıştı. Bir malın üretim tezgahından tüketicisine ulaşmasıyla birlikte aslında üretim hikayesinin bittiğini varsaydık çoğu zaman. Bu yaklaşımdaysa meta ister hayalden ister mideden çıkmış olsun üretilirken harcanan emekten daha büyük bir verim açığa çıkarmak zorundadır. Her tüketim kendisinden daha büyük bir üretime ancak bir yolla sebep olabilir takas ile. İki emeğin birbiriyle değiştirilmesi takasın ve uygarlığın en merkez direğini oluşturur. Çünkü emeğin toplumsal karakteri ancak insanların hiç tanımadıkları insanlar için de bir şeyler üretmesiyle açığa çıkar. Kan bağının yerini toplumsallık alır. Bu yüzden uygarlık iktisadi hayat üzerinde şekillenir. İlkel toplum güzellemelerini bir an için bir yana bırakırsak emeğin toplumsal niteliğinin bizleri nasıl bir düzleme taşıdığını görürüz.

Meta doğası gereği pazara sunulmak için üretilmiş bir şeydir. Bu yönüyle toplumsal bir içeriğe sahiptir. Bunun kapitalist toplumlarda ya da sosyalist toplumlarda daha farklı bir hal içinde olduğunu söylemek mümkün değildir.

David Ricardo ilk kez karşılaştırmalı üstünlük teorisini ortaya atarken takasın sadece iki taraflı bir kazanç sağladığını kanıtlamakla kalmaz aynı zamanda bir negatif emek zaman kitlesi açığa çıkardığını da kanıtlar. 

Ricardo’nun karşılaştırmalı üstünlükler teorisi (Ricardo, 2007: 115-132) bize emeğin değişiminin yani bir yerde iş bölümünün nasıl bir fazla yarattığını anlatır. Bu yönüyle mübadele iş bölümünün toplumsallaşmasıdır desek yeridir. Doğal olarak Pazar aslında iş bölümünün doğal bir sonucudur. 

İngiltere ve Portekiz olarak iki üretici ve tüketici unsur ve sadece iki ürünlü bir tüketim gündemi olduğunu var sayalım. Bu tablodaki gerekli emek kısmı Ricardo tarafından görmezden gelinmiştir. Ancak biz negatif emek zamanı için aynı örneği gerekli emek diye başka bir bölme açarak değerlendireceğiz.

Ülke

Ürün 1

Ürün 2

Gerekli emek

İngiltere

90 litre şarap

60 top kumaş

90+90 günlük emek

Portekiz

120 litre şarap

30 top kumaş

90+90 günlük emek

Toplam

210 litre şarap

90 top kumaş

360 günlük emek

Tablo 1

Tablo 1’e göre İngiltere’de 90 günlük emek ile 90 litre şarap veya 60 top kumaş üretebilir, portekizde aynı emek kitlesiyle 120 litre şarap ya da 30 top kumaş üretebilir. Eğer Portekiz başarısız bir emek verimliliğine sahip olduğu kumaş üretiminden vaz geçer ve sadece şarap üretirse 240 litre şarap üretecek ve İngiltere de nispeten başarısız olduğu şarap üretiminden vaz geçer ve sadece kumaş üretirse 120 top kumaş üretecektir.

 

İngiltere

120 top kumaş

180 günlük emek

Portekiz

240 litre şarap

180 günlük emek

Tablo 2

Ricardo’ya göre İngiltere ve Portekiz aynı üretim alışkanlıklarını sürdürürse 210 litre şarap ve 90 top kumaş üretecektir. Ancak bunun yerine birbirleriyle ticaret yapar ve sadece üstün oldukları ürünleri üretirlerse 240 litre şarap ve 120 top kumaş üretirler. Üstün olmadıkları ürünleri üretmeyi tercih etmeleri gibi bir durum söz konusu olmayacağı için diğer seçenekler ihtimal dışı kalacaktır. 

Peki İngiltere ve Portekiz bu iş birliğine devam edip sadece ilk günkü ürünler kadar üretim yapsalardı ne olurdu?

İngiltere

90 top kumaş

145 günlük emek

35 günlük negatif emek

Portekiz

210 litre şarap

157,5 günlük emek

22,5 günlük negatif emek

 

Aslında Ricardo mübadelenin iki taraflı bir kazanç yarattığını ispatlamakla kalmaz her mübadelenin emeğin toplumsal yönünden ötürü bir negatif emek zaman kitlesini de açığa çıkardığını da  gözler önüne serer.

Demek ki aslında negatif emek zamanı yaratma faaliyeti içinde olduğumuzun ispatı da klasik iktisadın satırları arasında sakladır. Ancak negatif emek zamanın var olmasının iktisadi algıda neyi değiştireceği sorusu hala cevap bulmuş değil.

Her emek süreci kendisinden daha büyük bir negatif emek zaman sürecini örgütlemelidir. Ne var ki bazen emek süreci toplumsal zenginlikten bir pay alır ama yerine daha küçük bir kitleye sahip emek zamanı koyar. Marks’ın artı değer teorilerinin tek eleştiriye açık yönünü bu yan oluşturur. Marks’a göre her üretim sürecinin sonunda sermaye lehine işçi sınıfı bir artı değer kütlesi örgütler. Bu artı değer oranı aslında emeğin sömürü oranını oluşturur. Ancak artı değerin çıkmadığı yerlerde eksi artı değer kitlesi oluşur. Ki kapitalist toplumlarda başarısız üretim yani artı değer yaratmayan üretim süreçleri artı değer yaratan üretim süreçlerinden çok daha fazladır. Basit bir örnekle hemen hemen her kapitalist toplumda kurulan şirketlerin %98’lik kısmı daha ilk 2 yılını doldurmadan iflas eder. Aslında bize pompalanan kapitalist başarı örnekleri binde birden bile daha düşük ihtimalli örneklerdir.

İşte bu durumda Marks’ın “sermaye birikimi Teorisi’nin” neden işlevini yapamadığının anlatır. Sermaye sürekli olarak artı değer üreterek üretimin bir kısmını iç ediyorsa yani sürekli anlamda tek elde birikiyorsa alt gelir gruplarının sürekli fakirleşmesi gerekirdi. Bugün tedarik zincirindeki aksaklıklardan dolayı yaşanan yüksek enflasyonun olmaması ve mal olarak biriken sermayenin burjuvazinin elinde işe yaramaz bir şekilde kalması gerekirdi. Ancak öyle olmadığı ortada.

Marks’ın büyük dehası ve bize açtığı kapı iktisadi yaşamın insan emeği üzerine kurulu olduğunun tüm dünya tarafından kabulüne bizi çoktan götürmüştür. Ancak açık ki bu deha bir çok noktada yanılmış ve bir nevi devlet kapitalizmine dönen kapalı bir Pazar ekonomisi olarak dışa yansımıştır.

Şanlı Sovyet devrimi ve diğer sosyalist devrimlerin başarısızlığının altında krizlerin sadece sermaye birikiminden kaynaklanmadığını ve hatta biriken sermayenin kontrolünün zorlaşmasından ötürü tekrar tabana yayıldığını ve son olarak birden fazla ekonomik kriz döngüsünün olduğunu ama hepsinin emek temelli krizler olduğunu bize göstermiştir.

Finans kapital ve finans kapitalin günlük hayat üzerindeki etkisi zannedilenin aksine çok daha azdır. Kapitalizm eğer ki finansal kapitalistlerin aldığı kararlarla kurtulacak bir düzleme sahip olsaydı bunu yapmaktan bir an bile geri durmayacaklardı. Ancak kapitalizm en büyük yayılım alanına sahip olduğu günümüz dünyasında adeta zirvesinde çakılıp kaldı ve kapitalizm dışı uzaydan başka tek bir alan kalmadı.

Konumuza dönersek, iki emek kitlesi birbiriyle mübadele edildiğinde böylesi bir yarar açığa çıkar. Girdi emek miktarı daha az olmasına rağmen çıktı emek bir önceki üretim organizasyonunu kadar bir verime ulaşır. Demek ki mübadele iş bölümünün bir önceki halinin toplumsallık düzeyine ulaşmasından başka bir şey değildir. Bu yönüyle Pazar karşıtlığı aslında Pazar üzerindeki tahakküme karşı olmak ile karıştırılmış ve yanlış değerlendirilmiştir.

Bireysel mübadeleler içinde aynısı geçerlidir, metayı üretmek yerine, bir nevi emek takasıyla elde ettiğimizde, aslında emeğimizi daha üretken bir hale getiririz. Yukarıda verdiğimiz örnekten yola çıkarak tam tersi bir durumun yani negatif emek zamanın örgütlenmediği durumlarda ne olur diye bakacak olursak yani İngiltere’nin kumaş yerine şarap üretmesi ve yine Portekiz’in şarap üretmek yerine kumaş üretmeyi tercih etmesi durumunda nasıl olur diye bakacak olursak;

 

İngiltere

180 litre şarap

180 günlük emek

0 günlük negatif emek

Portekiz

60 top kumaş

180 günlük emek

0 günlük negatif emek

 

Negatif emek zaman emeğin toplumsallığı ancak metanın kendinden daha büyük bir zahmeti engellemesiyle mümkündür. Eğer ki kendinden daha büyük bir emek kitlesini frenlemiyorsa ya da örnekte olduğunu gibi kendinden daha küçük bir emek kitlesine denk geliyorsa emeğin verimsiz kullanıldığı anlaşılır. Etrafımızdaki her meta emeğin ürünü olduğunu göre daha az verimle kullanılan emek kendisinden daha büyük bir kitleye el koyuyor demektir. 

Devam edeceğiz....

 


Yorum ekle


Bingo sites http://gbetting.co.uk/bingo with sign up bonuses