HDP’nin kapatılma ihtimaline karşı yeni bir parti kuruldu, yeşil sol parti. Bir grup Kürt köylüsü partinin içinde sol kelimesinin geçmesini adeta isyan ile karşıladı. Bu Kürt Gundi ayak takımı aslında partinin isminin Aşiret konfederasyonlar partisi olmasını istiyorlar. Onlar için ayrıcalıklı bir ağa bey takımı boyunlarına tasma takacak bir sahip arayışı yeni değil. Onlara bir şey anlatmaya gerek yok ama zihni ufukları kirlenmeye yüz tutmuş dostlarımıza bir daha neden sol ve neden sosyalizm anlatalım.
Marksizm’i tanımlarken üç denklemin bileşkesi deriz, Fransız sosyalizmi, alman felsefesi ve İngiliz ekonomi politiği. Nasıl ki insanı birleştiren maddeleri bir araya getirdiğinizde insan oluşmuyorsa, Marksizm’i oluşturan bu yapıları bir araya getirdiğinizde de Marksizm oluşmaz.
Bizi alman felsefesi ve Fransız sosyalizmine götüren İngiliz ekonomi politiğinin Marks tarafından yeniden yorumlanmasıdır. Marks, Ricardiyen teoriyi alır ve bağlamından kopartıp onu toplumsal bir hale getirir.
Bir şeyin değerini belirleyen şey ne kadarlık bir emek sürecine denk geldiğiyle alakalıdır der Ricardo da Marks da. Ancak Marks bu emeğin ürünü olan şeyleri yani meta dediğimiz nesnelerin ayrı bir yönü olduğunu keşfeder. Metalar birer kullanım değeri olarak açığa çıkar. Bir makas kumaş kesmeye yaradığı için gereklidir ya da bir koltuk üstünde oturulduğu için. Ancak bu değer metaları değişimi için yeterli bir sebep değildir. Metalar görüntüde kullanım değerlerinden ötürü değerli gibi görünse de, aslında onları değerli kılan şey değişim değerleridir. Ve değişim değerinin sebebi ne kadar zamanda üretildiğidir. Yani bir işçinin kaç günlük emeğinin sonucunda açığa çıktığı ile alakalıdır.
Elbette bu emek insanın çıplak emeği değildir. Toplumsallıkla bezenmiş ve bu sayede yüksek bir verime ulaşmış nitelik sahibi bir emektir. Aslında kapitalist dünyada hiçbir emek yalın değildir. Bizler eşyaları emek cinsinden değil, o an ki toplumda bir geçerliliğe sahip kullanım değeri cinsinden görürüz. Bu Marks için bir fetişizmdir. Bunun adı meta fetişizmidir.
Bu fetişist bakış her yerde toplumsal yaşamı ele geçirmiştir. Emeğin kendisiyle değil, ürünüyle ilgilenen bir toplumsal yapı örgütlemişizdir. Bazen ev üreten emek kıymetliyken, bazen domates üreten emek, bazen altın üreten emek kıymetli olur. Sürekli bir değer dalgalanması yaşarız kapitalist toplumlarda. Halbuki belirli yetkinliğe ulaşmış her emek hemen hemen aynı şeydir. Bunun ürünlerinin o an ki kullanım ihtiyaçlarına göre sürekli dalgalanması kapitalizmin saçmalığıdır.
Bunun en bariz örneği deprem ile birlikte bir inşaat ustası ve bilgisayar mühendisinin emeğinin getirisinin eşitlendiği ve hatta ustanın çok daha fazla ücret aldığı bir düzleme sebep olmasını gösterebiliriz.
Aslında her emek türü eşit değere sahiptir. Ağa atasından gelen hakları değil atasının kurnazlığını miras alır, burjuvazi zenginliğini sömürü düzenine yani emeğin hak ettiği ücreti almamasına borçludur. İşte bu düzen bozuk olduğu için sürekli ekonomik olarak dalgalanmalar yaşarız. Kapitalizm de emeğin karşılığını değil kurnazlığın karşılığını aldığımız için zengin oluruz.
Kürt halkının yaşadığı sorunların temelinde bu eşitsiz sistem yatmaktadır. Bu mülkiyet düzeni yatmaktadır. Bu yüzden Kürt halkının kurtuluşu aynısından yeni devletler kurmaktan değil var olanı değiştirip dönüştürmekten geçer. Bu aynı zamanda Türk halkının kurtuluşudur da.